Salı, 03.19.2024, 2:07 PM
Giris Yaptın Misafir | Grup "Ziyaretçi" | RSS


Anasayfa | Çanakkale'de Direnen, Senin İrtica Dediğin İman Gücüydü - Forum | Profilim | Cikis
[ Yeni Mesaj · Üyeler · Forum kuralları · Arama · RSS ]
  • Page 1 of 1
  • 1
Forum » Genel Bölüm » İlginç olaylar » Çanakkale'de Direnen, Senin İrtica Dediğin İman Gücüydü (Oku ve Okuttur herkese...)
Çanakkale'de Direnen, Senin İrtica Dediğin İman Gücüydü
krallodosDate: Cumartesi, 03.27.2010, 3:09 PM | Message # 1
Group: Şah
Messages: 61
Awards: 1
Reputation: 0
Status: Çevrimdışı
Çanakkale'de Direnen, Senin İrtica Dediğin İman Gücüydü
Baykal’ın çirkin benzetmesine sivil toplum kuruluşlarından sert tepki: Başbakan Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığı adaylığına karşı Çanakkale savunması benzetmesi yapan CHP lideri Baykal’a sivil toplum örgütlerinden sert cevap geldi.

Osmanlı padişahlarının otuz dördüncüsü ve İslâm halifelerinin doksan dokuzuncusu Ulu Hakan II.Abdulhamid Han, 98. yıl önce 27 Nisan’da tahttan indirilmişti. Sultan Abdulhamid Han’ın indirilmesinde siyonist güçler başrol oynamıştı. İttihad-ı İslâm (İslâm Birliği) için çalışan ve hilafet makamını ustalıkla, dünya siyasetindeki dengeleri bozarak kullanan Ulu Hakan, siyonistlerin yüklü miktarda para önererek istediği Filistin’den tek karış toprak dahi vermemişti. Bu; kendisinin tahttan indirilmesi için en önemli gerekçelerden biri oldu.

Dünyada iktidarı ele geçiren tek çete olan İttihat Terakki’nin” II. Abdülhamid’i tahttan indirmesinin üzerinden tam 98 yıl geçti. İttihat ve Terakki’nin 13 Nisan 1909’da (31 Mart Vakası) yönetimi ele geçirmesinden sonra Osmanlı İmparatorluğu’nun fiilen bitişi de başlamıştı.. Devasa büyüklükte ve etki gücündeki Osmanlı Cihan Devleti; 1909’dan sonra 10 sene gibi bir zamanda, hiç olmaması gereken maceralara atılmış ve masonların güdümündeki İttihat Terakki çetesinin başındakilerin kişisel ihtiraslarının gölgesinde yıkılmıştır.

ABDÜLHAMİD VE YAHUDİLER
Ulu Hakan II. Abdülhamid Han; Osmanlı padişahlarının otuz dördüncüsü ve İslam halifelerinin doksan dokuzuncusuydu. O, saltanatı döneminde ülkeyi, özellikle Anadolu’da sosyal, iktisadi ve eğitim öğretim kurumları açarak baştan başa imar etmiş ve millete özgüven kazandırmış dâhi bir sultandı. İttihad-ı İslam (İslam Birliği) için çokça çalışmış ve hilafet makamını ustalıkla, dünya siyasetindeki dengeleri teker teker bozarak kullanmıştı. Bütün bunları yaparken ülkesi ağır borç yükü altında olmasına rağmen Yahudilerin yüklü miktarda para önererek istediği Filistin’i vermedi. Bu; kendisinin tahttan indirilmesi için en önemli gerekçelerden biri oldu.

SİYONİSTLERİN TOPRAK SATIN ALMA İSTEĞİNE RED
29 Ağustos 1897 yılında İsviçre’nin Basel kentinde Theodor Herzl liderliğinde toplanan I. Siyonist Kongre’de hazırlanan programı hayata geçirmek için gereken altyapının oluşturulması için bir fon kuruldu. Bu fon, Filistin’den, yani Osmanlı’dan bir miktar toprak talep etmek içindi. Siyonistlerin II. Abdülhamid’e yaptıkları kendilerine göre son derece cazip teklifler reddedilince kararlarını verdiler: “Osmanlı yıkılmalı.”
Çünkü, Sultan II. Abdülhamid, bütün Osmanlı borçları karşılığında Filistin’de bir yer isteyen Yahudilere “Bu yerler bana ait değil milletime aittir. Bu yerlerin her karış toprağı için şehid verilmiştir. 93 Harbi’nde Ordu-yu Humayun’umun Filistin Alayı’nın askerleri, bir tanesi dönmemek üzere şehid olmuşlardır. Ben canlı vücud üzerinde paylaştırma yapamam. Filistin’e ancak cesetlerimiz üzerinden girilebilir. Böyle bir teklif yapan bir adam, bir adım daha atmasın ve memleketi terk etsin” cevabını vermişti.
Sultan II. Abdülhamid hatıratında Filistin’in önemiyle ilgili şu sözlere yer veriyordu: “Eğer Filistin’de Müslüman Arap unsurunun faikiyetini [üstünlüğünü] muhafaza etmesini istiyorsak, Yahudilerin yerleştirilmesi fikrinden vazgeçmeliyiz. Aksi takdirde yerleştirildikleri yerde çok kısa zamanda bütün kudreti elde edeceklerinden, dindaşlarımızın ölüm kararını imzalamış oluruz.”
Abdülhamid’in kararlı tutumuna karşın siyonist hareket, Osmanlı’yı yıkmak için yoğun bir faaliyet başlattı. Çünkü Herzl şöyle diyordu: “Siyonizmin amaçlarına ulaşabilmesi için Osmanlı’nın dağılmasını beklemeliyiz.” (The Complete Diaries Theodor Herzl, Theodor Herzl, cilt I, sf.374) Ama siyonistler bunu söylerken “beklemeyi akıllarından bile geçirmediler ve Osmanlı’nın altını oyma çabalarını artırdılar.” Dâhi Sultan Abdülhamid de, onların bu niyetini çok iyi biliyordu. Çünkü Theodor Herzl, Basel kongresinde kuracakları Yahudi Devleti’nin sınırlarını şöyle açıklamıştı: “Kuzey sınırlarımız Kapadokya’daki (Orta Anadolu) dağlara kadar dayanır. Güneyde de Süveyş Kanalı’na; sloganımız Davud ve Süleyman’ın Filistin’i olacaktır.” (The Complete Diaries of Theodor Herzl, Theodor Herzl, cilt 2, sf.711) Herzl, bütün dünya Yahudilerinin vereceği destekten emin olarak, kongrede şunları da söylemişti: “Basel’de ben Yahudi Devleti’ni kurdum. Eğer bunu yüksek sesle söylersem bütün dünya güler. Fakat beş sene içinde veya elli sene sonra herkes bunu böyle bilecektir.” (The Complete Diaries of Theodor Herzl, Theodor Herzl, cilt 2, sf.581) Herzl’in tespitleri tutmuştu, 1948’de İsrail devleti kurulmuştu.

Attachments: 1384445.jpg (199.4 Kb)
krallodosDate: Cumartesi, 03.27.2010, 3:09 PM | Message # 2
Group: Şah
Messages: 61
Awards: 1
Reputation: 0
Status: Çevrimdışı
OSMANLI’NIN YIKIM FAALİYETLERİ
Yahudiler, Abdülhamid’in tahttan indirilmesine karar verdikten sonra topraklarımızda bunun gerçekleşmesine yönelik faaliyetlere başladılar. Osmanlının umut vaad eden gençlerini çarpık bir batılılaşma ile kendi toplumuna ve devletine yabancılaştırdılar. Mason localarında da aidiyetlerini bitirdiler ve yoğun çabalar 1909’da meyvesini verdi.
Sultan İkinci Abdülhamid, 23 Aralık 1876’da Osmanlıların ilk anayasası olan Kanun-i Esasi’yi kabul ederek tahta çıkmıştı. Ve tahttan 33 yıl sonra 27 Nisan 1909’da inmek zorunda kaldı... Tahttan inerken “çete idaresi İttihat Terakki”; Dâhi Sultan’a yapılacak en büyük hakareti yapacaktı.
II. Abdülhamid’i tahttan indiren 4 kişilik heyet ve uyrukları şöyleydi: Emanuel Karaso (Yahudi), Aram Efendi (Ermeni), Esat Toptani Paşa (Arnavut), Arif Hikmet Paşa (Gürcü).
II. Abdülhamid bu durumdan duyduğu rahatsızlığı 1. Dünya Savaşı’nın başlaması sırasında Beylerbeyi Sarayı’nda görüştüğü İttihat Terakki’nin liderlerinden Enver Paşa’ya şöyle açıklamıştı:
“…Şimdi sizler de bir harbe girmiş bulunuyorsunuz. Bu da acele olmuş, hissiyata kapılarak memleket tehlikeye atılmıştır. İnşallah devletimiz ve milletimiz için hayırlı ve şerefli biter. Fakat –hafazanallah- felaketle biterse, ister misiniz ki bu da bize bir Anadolu’ya mal olsun, o zaman elimizde ne kalır damat!? Hareket ordusuyla İstanbul üzerine yürüdünüz, muzaffer oldunuz, şehri zaptettiniz, saraya kadar dayandınız, beni de hal’ ettiniz, hepsi güzel. Unutmayınız ki emrimdeki kuvvetlere asla ateş etmemelerini, kan dökmemelerini bildirmiştim. Eğer bir mukavemet görseydiniz bu size pek pahalıya mal olacaktı. Ancak bu sayede hiç kimsenin burnu kanamamıştır. Fakat arkadaşlarınızın gözü hiçbir şeyi görmemişti. Tedbirlerimi beğenmediler. Beni kaldırıp bir paçavra gibi sokağa attılar. Üstelik bunlar asla saraya mensup kimseler değildi. Her devirde devletin düşmanları olacaktır. Bunları; tahkiksiz, mesnetsiz kuru iftiralarla herkese bulaştırmak vicdâni bir hareket değildir. Beni en çok üzen şey, huzurumdan kovduğum bir insanı, beni saltanattan uzaklaştıran kararı tebliğe memur bir heyete katmanız olmuştur. Bu, Emanuel Karasu’dur. Bu Yahudi’yi ne diye karşıma çıkardınız? Bununla hilafet ve saltanat makamını elin Yahudi’sine tahkir ettirdiniz. Selânik’te bir mason locasının üstad-ı âzamı olan bu zat Hz. Peygamber’den beri el üstünde tutulagelen bir müessese, encam (en sonunda) bir Musevi’nin tebligatı ile Hânedân-ı Âl-i Osmâni’nin bir rüknünden alınmış oldu. İftihar edebilirsiniz! Şimdi iktidardasınız; neşen yerinde ve huzur içindesin. İstikbalin parlak görünmektedir. Fakat bütün bunlara güvenme oğlum, sana bir baba nasihati vereyim. Bugün insanı alkışlayanlar yarın onu paralamasını da bilirler. Dikkat et. Allah yolunu açık etsin. Allah, millete, devlete zeval vermesin.” (Sultan 2. Abdülhamid’in Enver Paşa’ya Öğütleri (Dursun Gürlek - 2004 - Mayıs)
KIZIL SULTAN; ERMENİ YAKIŞTIRMASI
1886 yılında Ermeniler, dış mihrak olarak nitelendirilen devrin büyük devletlerinden Rusya ve İngiltere’nin kışkırtması ve boş vaadiyle Müslüman köylerini basarak insanları öldürmeye başladı.. Bu durum üzerine II. Abdülhamid, merkezi Erzincan’da bulunan IV. Ordu Komutanı Müşir Zeki Paşa’yı, Ermeni terörünü durdurmak üzere görevlendirdi.
Katliam yapan Ermenilere aman vermeyen Paşa’nın bu hareketi, Avrupa basınının Abdülhamid aleyhine kampanya başlatmasına sebep oldu. Fransız Akademisi üyesi tarihçi Kont Albert Vandal, ilk defa Abdülhamid hakkında Le Sultân Rouge lakabını kullandı. Bu tanım Türkçeye Kızıl Sultan olarak çevrildi.
Kültür, sanat ve mimari gibi konulara önem veren ve ince ruhlu bir padişah olan Sultan II. Abdülhamid döneminde, özellikle yabancı mimarların faaliyetleri göze çarpar.

Sultan II. Abdülhamid’in padişahlığı döneminde yerli ve yabancı mimarların yaptıkları mimari çalışmalardan bazıları: İstanbul Arkeoloji Müzesi, Eski Şark Eserleri Müzesi, Yüksek Ticaret Merkezi, Tarabya İtalyan Sefareti, Haydarpaşa Tıbbiye Mektebi, Düyun-ı Umumiye ve Karaköy Osmanlı Bankası, Karaköy Palas İşhanı, Maçka Palas, Ankara İş Bankası, İstanbul Maçka İtalyan Sefareti, Haydarpaşa Garı, Sultanahmet’de Alman Çeşmesi, Sirkeci Garı, Kütahya Ulu Camii, İstanbul Yıldız Hamidiye Camii, Cihangir Camii...

Forum » Genel Bölüm » İlginç olaylar » Çanakkale'de Direnen, Senin İrtica Dediğin İman Gücüydü (Oku ve Okuttur herkese...)
  • Page 1 of 1
  • 1
Search:


Copyright© 2024

Powered by uCoz